UMRUMDA DEĞİL NE AFERİN NE DE YUH! MENZİLE ENGEL DEĞİL ÖNÜME ÇIKAN GÜRUH

Umrumda değil ne aferin ne de yuh; Menzile engel değil yoluma çıkan güruh!..


Nevres selîm ü pâk gelip gitmedir hüner
Yohsa cihâna günde bin âdem gelir gider

30 Nisan 2011 Cumartesi

Sultan II.Abdülhamid Han'ın Adaleti

Yâ Hû...

Bismillahirrahmanirrahim vebihi nestain
Elhamdülillahi rabbil-alemin ve efdalü salati ve ettemmü teslim ala Seyyidina Muhammedin resulü rabbul-alemin ve ala alihi ve sahbihi ecmain vettabiine ila yevmiddin.

Bu üstteki dua tamamen Sultan'a ait duadır ve bizzat yazdığı bir nameden alıntıdır. Sultan'ı anlatırken onun duası ile başlamak güzel bir başlangıç yapmama vesile olur diye düşündüm.

Son zamanlarda hatta Osmanlı İmparatorluğu da dâhil Cumhuriyet döneminde bitmeyen tartışmalardan biridir Sultan II.Abdülhamid Han. Biraz olsun tarih programları veya dergisi okuyanlar bilirler. Zaten öğrenme gayreti olmayan hiç bilmez ki, geçmişten günümüze binaenaleyh tarihi silme kampanyalarından tanıyan dahi yoktur ve bu tanımamazlık çok büyük noksanlıktır.

Sultan II.Abdülhamid Han, günümüzde bilinenin aksine bir veli zat'tır. Belki de ona yakıştırılan yaftalar, onun zamanındaki - sözde - aydınların Sultan aleyhinde olmaları. Sizde şahadet edersiniz ki bu aydınlar jön türkler (nazarımda günümüzde bunların yeni adı "Beyaz Türk'lerdir") veya yeni osmanlılardır.

Bu insanlıktan nasibini almamışları da kısaca tanıtmakta ehemmiyet vardır. Bu aydın gurubu sadece kendi şahsi çıkarlarını düşünen ve bir çoğunun avrupa devletlerinden maaş alan hainlerdir. İmparatorluğu yerden yere vurur, batıda kurtuluşun olduğunu savunan zavallılar birliğidir.

Neyse..

Bizim buradaki asli niyetimize gelelim. Sultan II.Abdülhamid Han'a takılan yaftalar "Kızıl Sultan" kan döktüğü için, "İstibdad Padişahı" adil olmadığı ve imparatorluğu keyfi yönettiği için, "Hak tanımaz" - haşa ve kella - şeriati çiğnediği içindir. Birde korkak yaftası vardır ki bu ilk anlatacağım olayda laftan ibaret olduğu zuhur edecektir.

Tekrarlamakta fayda var, Sultan II.Abdülhamid Han veli bir zat idi ve şimdi yaftalara göre açıklamaya başlayalım. Kızıl Sultan diyorlardı ki bu yaftayı ermeniler takmıştır Sultan'a. Fakat öyle bir olay vukua gelmiştir ki bu yaftayı kökünden çürütmektedir. Bu olay tarihde "Yıldız Suikastı" olarak bilinmektedir.

OLAY
1904 yılı ve sıcak temmuz ayı.. Günlerden Cuma ve Sultan Hamidiye Camiinde, Cuma selâmlığında. Cuma namazını eda ettikten sonra tam cami çıkışına doğru ilerleyen Sultan bir kenarda Şeyhülislâm'ı görür ve 1 veya 2 dakikalık sohbete dalar. Sohbetin ne olduğu ise sanırım yeni zuhur etmiştir ve şudur. Şeyhülislâmın yanında kutsal topraklarımız olan mekkeden gelen ziyaretçilerin olmasıdır. Sultan onlara iltifat ederken muazzam bir patlama. Zemini yerinden oynatan büyük bir patlama. Dışarıda büyük bir korku, telaş, koşturmaca.. Her tarafta kan, insan ve hayvanların parçalanmış uzuvları. Ortama dehşet bir panik havası hakim. Sultan II.Abdülhamid Han Şeyhülislâm'a endişe etmemesini söyleyerek rüzgâr gibi önüne ilk gelen bir saray arabasının arabacı yerine binip, şahlanan atların dizginlerini eline dolayarak saray istikametine gidiyor. 

Sonradan anlaşılıyor ki bu terörist eylemi gerçekleştirenler - kimi öldürmeye çalıştıklarını söylememe gerek yok sanırım - 2 ermeniden ibaret. Ve inanır mısınız Sultan bunlara sadece sürgün cezası veriyor. Hakkı idamlık olan bu teröristler Sultan II.Abdülhamid Han'ın hem insan öldürmeye gönlü el vermediğinin hem de korkak olmadığının şiddetli bir vesikası değil midir? Hüküm sizin..

Tarih hakikaten öyle bir şey ki doğruluğu uzun süreler saklanabilir ama bir gün bütün doğruları bir anda karşımıza çıkarıveriyor. 

İstibdad Padişahı.. Böyle olmaduığını şurdan anlıyoru ki; 
Sultan cülusunun daha ilk günlerinde, saray masraflarının kısılmasını emretmiştir. Bunu emreden bir Sultan'a nasıl olurda istibdad yaftası vurulur? El insaf mine'l imân! Bu yafta da sanırım şu olaydan gelmektedir ki tamamen kısır düşünce eseridir. Sultan II.Abdülhamid Han'ın açtığı meclis, ekonomiyi düzeltme önlemleri için bir çalışma yapmış ve bunu maddeler halinde Zat-ı Şahaneye sunmuşlardır. Bunların içinde yine saray masraflarının kısılması gibi Sultan'ın daha önceden aldığı önlemlerin tekrarı vardır. Sultan II.Abdülhamid Han bu maddelerin üstünü çizmiştir. Çünkü daha önceden bu önlemi kendi almıştır, tekrarlanmasınında bir ehemmiyeti olmadı için üstünü çizmiştir. Ama bu, Üstad Necip Fazıl deyimiyle çeyrek aydınlar tarafından İstibdad Padişahı olarak yaftalamışlar. Çok yazık..

Son yafta ve 31 Mart vakalarının da temelini oluşturan "Hak tanımaz padişah" yaftasıdır. Sizde görüyorsunuz ki benim muharirlik kabiliyetim pek az ama konu Sultan II.Abdülhamid Han olunca yazı kendi uzuyor.

Bu yafta Sultan'ın dini eserleri yaktırmasından ötürü gelmektedir. Bu konu pek naziktir. Sultan II.Abdülhamid Han döneminde dine saldırı hat safhadadır. Dini eserlerde, özellikle Kur'an-ı Kerim'lerde yapılan - kasti mi değil mi uzmanların işidir bu konu - yanlışlardır. Matbaa da arap harfleri de sanırım tam karşılanamamaktadır. Ve bu yüzden bazı dine hassasiyet gösteren matbaacılar Kur'an-ı Kerim basmak istememişler. Binaenaleyh böyle bir yanlış olursa bunun vebalini ödeyemeyeceklerinden. Bazıları da matbaalarında basmıştır ve Sultan'da bu yanlış olan eserleri - veli zat demiştik - yaktırmıştır. İşte "Hak tanımaz Padişah" yaftası da bu yüzdendir ki tam tersi zuhur ediyor. O zaman ki aydınların düşünce yapılarını varın siz düşünün.

Son olarak sizinle Sultan II.Abdülhamid Han'ın adaleti hakkında harika denebilecek bir olayı paylaşmak istiyorum.

SON HÜKÜM
Necip Fazıl Kısakürek 1935 yılında Türkiye İş Bankası İstanbul şubesi şefliğinde. Bir gün iş için müdürün odasına giriyor. Odada hafif sakallı, şişmanca, ihtiyar ve heybetli bir zat oturuyor. Müdür Üstad'la tanıştırıyor o zatı.
Necmettin Molla Efendi..
Sohbet devam ederken konu Üstad'ın kimlerden olduğuna geliyor. Sabık İstinaf Cinayet Mahkemesi Reisi Hilmi Efendinin torunu olduğunu söylüyor Üstad. İhtiyar adam biranda Üstad'ın ayağına kapanacak gibi bir tavır takınıyor ve "Demek sen o müstesna adamın torunusun!" diye haykırıyor.. Ben dedenizin Bomba Mahkemesinde savcısıydım. Sen büyükbabanın ne adam olduğunu biliyor musun? Dinle! Hem Abdülhamid'i hem de dedeni tanı.. Diyor ve devam ediyor..
Muhakeme esnasında Reis tam celseyi açacağı esnada, mahkemenin hakimlerine has kapı açılıyor ve içeriye, elinde kamçısı, sırmalı üniformasıyla bir mabeyn paşası giriyor. Asker Paşası..
Paşa, sefirler, ecnebi gazete muhabirleri, hükûmet ileri gelenleri ve yüksek sınıfların doldurulduğu salonda, mevki ve rütbesiyle mütenasip oturacağına, hakimler kürsüsünün arkasındaki bir koltuğa oturuyor. Bunun üzerine Reis (Üstad'ın dedesi), mübaşiri çağırıp, kulağına fısıltı halinde şunları söylüyor.
Git de paşa hazretlerine de ki, orası mahkeme heyetine aittir ve başkaları tarafından kullanılamaz. Lütfen o koltuğu terk etsinler ve mahkemeyi rütbesine uygun bir yerde takip etsinler. Mübaşir kimselerin duymadığı bu sözleri paşaya iletiyor. Paşa buna karşılık salondaki herkesin duyacağı ses tonuyla: Git de Reise de ki, ben burada Zat-ı Şahâne'nin temsilcisiyim ve dilediğim yere oturabilirim. 
Reis bey, bu defa paşanın ses tonundan daha yüksek bit tonda mübaşire bağırıyor:
Paşaya de ki, burada Zat-ı Muhteremin temsilcisi, onun adına kaza icra eden Reistir, eğer hemen o yeri terk etmezse, rütbelerine rağmen jandarmaları çağırıp dışarıya attırırım.
Paşa, kıpkırmızı salonu terkediyor. Aradan bir kaç saat geçtikten sonra, hakimler odasında başına gelecekleri bekleyen Mahkeme Reisi, karşısına çıkan başka bir mabeyn paşası, Zat-ı Şahâne'den şu iradeyi bildiriyor:
Paşaya edilen muameleden dolayı utufetlû Reis Efendi Hazretlerini taktir eder ve kendilerine bu hareketinden ötürü birinci rütbeden Mecidi Nişanını ihsan ederim.
Bu son kısım hafif sadeleştirmelerle Üstad'ın bir eserinden alıntıdır.
Son kadar sizlerindir, bu veli padişah hakikaten maruz kaldığı yaftaları hak ediyor mu, etmiyor mu?
Daha çok şey söylenebilir Sultan II.Abdülhamid Han için ama hakikat tam anlamıyla zuhur etmiş olmasa da genel manasıyla ortadadır.

Selâm ve dua ile..


















II.Abdülhamid Han'ın şehzadeliği esnasındaki fotoğrafı.

2 yorum:

  1. çok mükemmel bi yazı..emeğine sağlık ;) sayende birazda olsun Abdülhamit'i andık,anlayabildik..Allah razı olsun...

    YanıtlaSil